Fintek girişimlerinin mutfağına baktığımızda, nasıl bir sistem, nasıl bir çalışma mekanizması görüyoruz?
Sosyal medya pazarlamasını çok etkin ve iyi kullanıyorlar, içerik üretiyorlar. Finans dünyası çok aslında karışık bir dünya, anlaması finansın içinden olmayan insanlar için çok zor. “Neye yatırım yapayım, emeklilikte şu fonu mu seçeyim, bu fonu mu?” Bankalarda bankacı diliyle konuşuyor, bu yeni startup’lar halk diliyle konuşuyor. O yüzden onların içerikleri de bir bankanın içeriğinden çok daha iyi yayılıyor. Pazarlamada hakikaten “halva” diyorlar ve kazanıyorlar yani bir banka hep “helva” diyebiliyor belki diyor.
Veri konusu ilginç bir konu, ülkeden ülkeye değişiklik gösteriyor, bazı ülkelerde legal yollardan dataya ulaşmak, verilere ulaşmak, kullanıcının izin vermesi halinde mümkün. Amerika’da böyle mesela: İzin verdiğiniz anda sizinle ilgili bir bankanın erişebileceği bütün databaselere ulaşabiliyor bir startup.
Dolayısıyla, regülasyonlar değişirken bunları da düşünmek gerekiyor, o yüzden basit çalışmalar değil, zor çalışmalar bunlar. Onu vermezseniz startup’un zaten çok fazla bir şansı olmaz. Türk modeline bazı noktalarda Çin daha yakın, Amerika’da işin uzmanı kimse işi o yapıyor, o şirketi kuruyor, başka iş yapmıyor.
Çin‘de biraz bizim gibi gruplar, aileler, büyük başarılı şirketler biraz daha farklı işlere de giriyor, yani oranın Çin’in Amazonu, Çin’in, WhatsApp’ı aynı. Orada şunu görüyoruz: Başka bir işinden dolayı zaten elinde çok iyi veri var adamın ve fintek startup’ı kuruyor. Çin’in Amazon’u sigorta satıyor, çok büyük bir şey, çünkü aslında bir insanın kredi riskini veya bir insanla ilgili riskleri sigortalamak istediğiniz zaman aslında onun alışveriş trendlerini, ne aldığını inceleyerek kadar çok şey söyleyebilirsiniz ki.
Biz bunu insan olarak da yapıyoruz. Diyebilirsiniz ki bak adam şunu yapıyor, bunu yapıyor tamam. Halbuki mesela kumar oynayan, sürekli alkol problemi olan birine borç verirken iki kez düşünürsünüz. O alışveriş sitesinin elinde de bu bilgiler var adam kumar mı oynuyor, ne yapıyor diye. Örneğin Çin’in şu anda en büyük para transfer aracı WeChat, WhatsApp’ın alternatifi.
Son günlerde Silikon Vadisi’nde fintek uzmanlığı için üs kurduklarına ilişkin haberler geliyor. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türk bankaları akıllıca davranıyor: Ne olduğunu, ne olabileceğini tahmin edip birtakım buna göre inovasyonun olduğu yere yakın olalım diyorlar. Bunu da çeşitli şekillerde yapanlar var. Açık inovasyon denen bir yapı şu anda Amerika’da çok meşhur, hatta trend diyebilirim. Çünkü bir üs kurmak çok pahalı bir şey aslında, yani ciddi anlamda masraf yapmanız gerekiyor. Orada aslında siz bankayı temsil eden bir yapı oluşturduğunuz zaman bunun birtakım olmazsa olmazları oluyor.
Örneğin, Coca Cola’nın Silikon Vadisi inovasyon merkezi iki kişi, evden çalışan iki kişi. Çünkü diyor ki, “ben bundan ne alacağım?” Network olacak, bilgi alacağım. Coca Cola adına konuşmak gibi olmasın ama ben uzaktan yorumluyorum, Coca Cola adına konuşmuyorum yani. Coca Cola’nın çünkü başka yerlerde binaları ve merkezleri de var, ama Silikon Vadisi özelinde doğru insanlara, güvenli insanlara, bu işi bilen insanlara bu işi bir anlamda yaptırıyor. Dolayısıyla ne oluyor? O insan Coca Cola’yı da tam temsil etmediği için onun her şeyi Coca Cola açısından çok daha uygun ve esnek bir yapı oluyor.
Bankaların bundan sonra atması gereken adımlar nelerdir?
Az önce bahsettiğim açık inovasyon gerekiyor; trendleri Silikon Vadisi’nin dinamiklerini yaşayarak takip etmek gerekiyor. Konuşmak, orada olmak gerekiyor. Dolayısıyla maceralarına bu şekilde başlamaları gerekiyor. Zaten Silikon Vadisi’nde çok güzel bir Türk topluluğu var. Birçok büyük şirkette çalışan çok sayıda Türk var. Orada yaşayan Türkler de Türkiye’den birinin gelmesini keyifle karşılıyorlar. Dolayısıyla hiç belki de ummadıkları kadar sıcak bir ağırlanma ortamında orayı anlama imkânları var.
Bankaların iki şeyi anlaması gerekiyor: Trendlere bakarken fintek startup’ları neden başarılı oluyor gerçekten ve bunu ben nasıl kendi faydama kullanıp öğrenebilirim diye düşünmesi gerekiyor. Biz mesela Intel olarak bu startup’ların kullandığı süreçlerle bu fintek şirketinin içindeki süreçler ne deyip yalın girişim ve design thinking dediğimiz yöntemle (bugün TEB’deki yapacağımız workshop) onları taklit ediyoruz. Yani kurumların Silikon Vadisi dediği zaman sadece teknoloji, sadece ürün değil işin bu tarafına da bakması gerekiyor, bunu da planlaması gerekiyor. İş yapış tarzını nasıl adapte edebilirim, uydurarak tabii ki, bire-bir alıp kopyalamak doğru değil, hem imkânsız hem de doğru değil. Trendleri gördükten sonra ikinci adım bence çok zaman geçirmeden orada bir şekilde organik bir ekosistem halinde network’ün içinde olmanın yollarını aramaları lazım.
“Amerika’da olsaydık çok daha değerli olurduk” diyen Türk startup’lar için ne diyorsunuz?
Burada Amerikalı yatırımcı gözüyle değerlemeden bahsediyorsak, siz başka bir ülkedeki bir şirkete baktığınız zaman, sadece kanunu bilmediğinizden kafanızda iki kere düşünürsünüz ve otomatik bir risk olarak görüp bunun değerini azaltabilirsiniz. Türkler örneğin şirketi Amerika’da kurup, Ar-Ge faaliyetlerini Türkiye’de bırakabilir. Türkiye’nin çok güzel ar-ge destekleri var, onlardan faydalanabilirler böylelikle.
Sırf Türkiye pazarına yönelik olacağımıza, global olmayı ilk günden hedefleseydik daha farklı olurduk, doğru bir şey kesinlikle. O yüzden Türkiye’de kurulan şirketlerin bütün dünya pazarını düşünerek ilk başta yazılım mimarisinden logosuna, ismine kadar ben bir gün dünya markası olacağım diye yola çıkarsa, o zaman ileride büyümeleri daha rahat olur. Fransa’da da satar, Çin’de de satar.