KPMG’nin ‘İK’nın Geleceği’ araştırması teknolojinin istihdama etkisiyle ilgili endişeleri su yüzüne çıkardı.
Araştırmaya katılan İK yöneticilerinin yüzde 60’ı, yapay zekanın yarattığından daha fazla işi ortadan kaldıracağı görüşünde.
Teknoloji, iş dünyasında tarihi bir dönüşüme neden oluyor. Dijital ekonomi, kurumları ve kurumların yapısındaki geleneksel insan kaynağını değiştiriyor. KPMG’nin yaptığı ‘İK’nın Geleceği’ araştırması, insan kaynakları yöneticilerinin teknolojiyle yaşanan dönüşüme geçen yıldan farklı baktıklarını ortaya koydu. Yapay zeka ve robotik teknolojilerin daha fazla iş alanı yaratacağı görüşü bu yıl rafa kalktı. İK yöneticilerine göre artık yapay zeka ve robotik teknolojiler istihdamı tehdit ediyor.
KPMG’nin araştırmasına 64 ülkeden, 31 farklı sektörde faaliyet gösteren bin 201 üst düzey İK yöneticisi katıldı.
Beklenti değişti
Araştırma, şirketlerin bünyesinde geçen 1 yılda yapay zekaya ve robotik teknolojilere yönelik beklentilerin değişiklik gösterdiğini ortaya koydu. Araştırmaya göre teknolojik gelişimin seyriyle birlikte bu yıl iş dünyasında istihdamın karşısındaki en büyük tehdit yapay zeka olarak görülmeye başlandı. Araştırmaya katılan İK yöneticilerinin yarısından fazlası (yüzde 60) robotik teknolojiler ve yapay zekanın yarattığından daha fazla işi ortadan kaldıracağına inanıyor.
KPMG’nin geçen yıl gerçekleştirdiği küresel CEO Outlook araştırmasına katılan CEO’ların yüzde 62’si, yapay zekanın ortadan kaldırdığından daha fazla iş yaratacağına inandıklarını belirtmişti.
Geçiş süreci yavaş gerçekleşiyor
Araştırmaya katılan İK ekiplerinin yalnızca yüzde 36’sı, yapay zekayı süreçlerinde kullanmaya başladıklarını söylerken, henüz yapay zekaya geçiş yapmayan ekiplerin yüzde 50’si, geçiş sürecinin gelecek birkaç yıl içerisinde olabileceğinden emin olmadıklarını vurguladı.
Araştırma, İK yöneticilerinin yapay zeka ve makine öğrenmesi entegrasyonu konusunda da endişeli olduğunu gösterdi. Ankete katılan İK liderlerinin yüzde 42’si, yapay zeka dönüşümünün gelecek 5 yıl içerisinde karşılaşacakları en büyük dönüşüm zorluklarının başında geleceği görüşünde birleşiyor. Katılımcıların yarısı, yapay zeka dönüşümüne yönelik ihtiyaca stratejik bakış açısıyla yaklaşmaya ‘henüz hiç hazır olmadıklarını’ ifade etti.
Özgüven göstermiyorlar
KPMG Türkiye İnsan Kaynakları Direktörü Emre Çavuşoğulları, araştırmaya katılan İK yöneticilerinin büyük bölümünün, dijital çağın kuralları yeniden yazılırken, daha az özgüven sergileyerek, değişime ‘bekle ve göre’ politikası ile yaklaştıklarını vurguladı. Çavuşoğulları, “Şu an harekete geçmeyen ya da sınırlı aksiyon alan şirketler ve yöneticiler, yeni teknolojilerin ‘yıkıcılığı’ gerçeği ile önümüzdeki birkaç yıl içerisinde yüz yüze gelecekler” dedi.
Araştırmadan öne çıkan satırbaşları şöyle:
- İK yöneticilerinin üçte ikisi, ekiplerinin dijital dönüşüm geçirdiğini ya da geçirmekte olduğunu belirtirken, katılımcıların sadece yüzde 40’ı şirket genelinde veya İK özelinde dijital dönüşüme yönelik bir iş planları bulunduğunu söyledi.
- İK yöneticilerinin yüzde 70’i yeni yetkinlik, araç ve süreçleri kapsayan bir dönüşüme ihtiyaç olduğunu kabul ediyor, ancak katılımcıların sadece yüzde 37’si, İK’nın analitik çözümler ve yapay zeka gibi dönüşümde kilit rol oynayacak araçları kullanarak, değişimi yönetme kabiliyetine sahip olduğundan ‘çok emin’.
- İK yöneticilerinin yüzde 35’i, mevcut kurum kültürlerinin yenilikçi veya deneysel olmaktan çok görev odaklı olduğunu belirtiyor. KPMG’nin geçen yıl gerçekleştirdiği küresel CIO araştırmasına katılan CIO’ların yüzde 85’i yenilikçi ve deneysel kültürün dijital dönüşümün başarısı için çok önemli olduğunu vurgulamaktaydı.
- İK yöneticilerinin sadece 20’si, analitik çözümlerin gelecek birkaç yıl içinde İK’nın birincil önceliği olacağını düşünüyor.
- Katılımcıların yüzde 50’si, ‘Çalışan Deneyimi’nin (Employee Experience) kurumları için önemli bir uygulama olduğunu söylüyor, ancak sadece yüzde 25’si bunun yakın gelecekte odaklanılacak en önemli girişim olduğunu düşünüyor.
- İK yöneticilerinin sadece yüzde 23’ü, modern bir ‘Çalışan Değer Önermesi’nin (Employee Value Proposition) kurumları tarafından ‘çok önemli’ olarak nitelediğini söylüyor. Bu durum, EVP üzerinde bir odaklanma eksikliği olduğunu göstermekte olup, EVP’nin bugün halen organizasyonlarda yanlış anlaşılmaya devam ettiği gerçeğiyle açıklanabilir.