Starpay Genel Müdürü Gülçin Aytemizel Telatar, Fintechtime Haziran sayısı için yazdı “Rekabet ve İnovasyonun Tetikleyicisi Açık Bankacılık”.
Müşterilerin bankacılık hizmetleri ile olan ilişkisini kökünden değiştiren ve hatta finansal hizmetlere erişimi kısıtlı olan insanları bu hizmetlerle buluşturan açık bankacılık uygulamalarının sektörde büyük bir değişim yarattığı açıkça görülüyor. Rekabet ve yeniliği teşvik etmesi nedeniyle küresel anlamda bankacılığın doğasını değiştirerek finans sektöründeki ürün ve hizmetlerin kalitesinin artmasını sağlayarak yeni bir başlangıcı beraberinde getirecek.
Rekabet ve İnovasyonun Tetikleyicisi Açık Bankacılık
Dijital bankacılık dönüşümü, geleneksel şube bankacılığı uygulamalarından dijital banka uygulamalarına geçiş olarak değerlendirilebilir. Bu geçişle birlikte finansal servisler dünyasında yeni kavramlar hızlı bir şekilde yerini almaya başladı; açık bankacılık, servis bankacılığı, açık finans ve açık veri… Bu kavramlarla birlikte eski bir banka çalışanı olarak Bill Gates’in “Bankacılık gereklidir, bankalar değil” sözü ister istemez aklıma geliyor. Bu söz aslında son yıllarda finansal teknoloji şirketlerinin yani finteklerin hayatımıza girmesiyle daha da anlam kazandı. Üstelik bunu daha da güçlendirecek olan servis ya da ara yüz bankacılık kavramları da daha da bu sözü güçlendirecek diyebiliriz.
Son dönemde hem bankaların hem de ödeme kuruluşların birer birer lisans almasıyla gittikçe daha fazla duymaya başladığımız açık bankacılık, müşteri datasının sahipliliğinin kendisinde olacağını ifade eden bu kavram ile yerleşik bankaların yaşayacağı değişime ek olarak fintech’lerin de gelişeceği ve çeşitleneceği bir ortam yaratılacağı düşünülüyor. Özellikle Avrupa Birliği’nde hayata geçirilen PSD2 (Payment Service Directive) düzenlemeleri, Asya ülkelerindeki düzenlemeler ve bankaların farklı yaklaşımları ile hızlıca büyüyen yeni bir pazar olarak karşımıza çıkıyor. Bankacılık iş modelinin, klasik modelden, açık bankacılık modellerine doğru kayabileceği öngörüsüyle üçüncü taraflara karşı açıklığın artmasıyla, yeni nakit akımları için fırsatlar sunmaya başlamıştır. Bu kavrama farklı bir açıdan bakacak olursak kişilerin finansal verilerinin yalnızca finansal kuruluşlara değil, aynı zaman da kişinin kendisine de ait olduğu ve bu verilerini konsolide bir şekilde 3. taraflar ile paylaşması diyebiliriz.
Ülkemizde, 2013 yılında yürürlüğe giren 6493 sayılı “Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun” ile PSD ile uyumluluk sağlanmış oldu. Kanun’da 2019 yılının sonunda yapılan değişiklik ile de PSD2’de yer verilen ödeme emri başlatma hizmetleri, ödeme emri başlatma hizmeti ve hesap bilgileri sağlama hizmeti mevzuatımıza girmiş oldu. Açık bankacılık alanında yüksek öneme sahip bir diğer husus olan API paylaşımı, ülkemizdeki açık bankacılık ekosisteminin gelişmesi ve açık bankacılık alanında hizmet sunan girişimlerin faaliyetlerini sürdürebilmeleri açısından oldukça kritiktir. 2023 yılının sonu itibariyle API paylaşımlarının durumu incelendiğinde, ülkemizde 16 bankanın Hesap Hizmeti Sağlayıcısı (HHS) ve aynı zamanda Yetkilendirilmiş Ödeme Hizmeti Sağlayıcısı (YÖS) olmasının yanında 10’dan fazla Ödeme kuruluşunun da YÖS ve Ödeme Emri başlatma hizmeti servisi verdikleri bir noktaya gelinmiştir. Bir yıldan fazla bir süredir aktif olarak BKM’de API’lere erişim sağlayan bu kuruluşların müşteri deneyimine dair iyileştirme süreçleri yeni versiyonların çıkmasıyla birlikte devam ettiğini söyleyebiliriz. Bu hizmet kapsamında, müşteri, doğrudan kendi bankasına (HHS) erişim sağlamaksızın, bir aracı (YÖS) üzerinden ödeme emri verebilir. Ödeme Emri başlatma hizmeti (ÖBHS) iş akışı genel olarak dört ana adımda gerçekleşir: müşterinin ödeme emri vermesi, ödemenin HHS tarafından doğrulanması, ödemenin yapılması ve sonucunun müşteriye bildirilmesi.
Diğer taraftan açık bankacılık ile açık finans kavramlarının tanım olarak birbirine benzediği düşünülse de aslında ince bir ayrım bulunuyor. Açık finans, Avrupa’da PSD2 ile hesap bilgilerinin, işlemlerinin 3. Partilerle paylaşılması ve ödeme işlemlerinin standart servislerle bir ara geçit üzerinden yapılabilmesi olarak karşımıza çıkıyor.
Avrupa’ya baktığımızda PSD2’nin yürürlüğe girmesi ile Avrupa’da birçok yeni ödeme seçeneğinin ve dijital finansal hizmetlerin sunulması bekleniyordu. Ancak, Ödemeler ve Açık Bankacılık Araştırmasının sonuçlarına göre Avrupa’da açık bankacılık hizmetleriyle ilgili çekinceler kısmen yüksek olduğunu görüyoruz. Türkiye dahil olmak üzere Avrupalı tüketiciler banka verilerini alışveriş indirimleri, ücretsiz bankacılık ürünleri veya otomatik vergi beyannamesi gibi faydalar söz konusu olduğunda paylaşmayı kabul edebileceklerini belirtiyorlar. Araştırmaya 12 Avrupa ülkesinden (Türkiye dahil) katılan katılımcıların sadece %20’si finansal bilgilerini bankalarla veya üçüncü parti hizmet sağlayıcılar ile paylaşmak isteyebileceklerini belirtiyor. Türkiye’de verilerini paylaşmaya istekli olan tüketicilerin oranı (%29) Avrupa ortalamasının üzerinde kalırken, Türkiye ve Polonya veri paylaşımına en istekli ülkeler arasında. Bu istatistikler, Türkiye’deki tüketicilerin açık bankacılığa bakış açısı hakkında da önemli bilgiler veriyor. Avrupalı katılımcılar, kişisel verileri paylaşma konusunda halen en çok geleneksel bankalara ve kart ihraç eden firmalara güveniyor (%17). Bununla birlikte bu güven, geçen senenin araştırması ile karşılaştırıldığında dört puan daha düşük. Ödeme hizmeti sağlayıcıları (%9) ve perakendeciler (%8) ise Neo bankalara ve Fintech şirketlerine kıyasla kendilerine duyulan güveni korudular. Avrupalı katılımcıların sadece %3’ü Neo bankalar ve Fintech şirketleriyle verilerini paylaşabileceğini belirtiyor.
Bankaların güvenilirlik imajı ile birlikte fintech’lere göre avantaj sağlama ihtimali yüksek olan bu akışta temelde müşteri deneyiminden fark yaratır akışlar oluşturmak kritik hale geliyor. Bu noktada katma değerli ürünleri inşa edebilen oyuncuların öne çıkması söz konusu olabilecektir. Global anlamda örneklere baktığımızda Çek orijinli Spendee ve Amerika merkezli Simlifi by Quicken kategorizasyon özelliklerinin yoğunlaştığı alanları kullanıcıya sunuyor. Bu şekilde tüketici verilerine dayanarak harcama analizi yapıyor, tasarrufa dayalı bir gelecek planı sunuyor.
Hollanda merkezli Bunq ise kategorizasyondan edindiği verilerden karbon ayak izini hesaplayarak, müşterilerine daha yeşil bir çevre adına çeşitli oyun kurguları ile teşvik sunuyor.
İngiltere merkezli 2 örnek dikkat çekiyor; ilki kira raporlama hizmeti CreditLadder, kiracıların ayık kira ödemelerini açık bankacılık teknolojisi ile 3. Parti kredi skorlaması sunan kuruluşlar ile paylaşarak kiracıların kredi puanını yükseltmesine katkıda bulunuyor.
Diğeri ise Starling Bank, ‘Starling Marketplace’ adı verilen bu hizmet ile müşterilerinin ihtiyaç duyabileceği finans ürünleri sunan birçok Finansal Teknoloji uygulamasını bir pazaryerinde bir araya getirmiştir. Böylece Starling müşterileri Anorak aracılığıyla hayat sigortası, Churchill aracılığıyla ev sigortası, Habito aracılığıyla konut kredisi alabilmektedir. Aynı zamanda uygulama mağazalarına da sahip olup müşterilerine katma değer yaratmak için üçüncü parti uygulamalarından nasıl yararlanabileceğine dair bir dijital bankacılık (neobank) modeli de sunmaktadır. Bu durum, müşterilere API’ler tarafından desteklenen finansal teknoloji ürünlerinin doğrudan bankalara bağlandığı kusursuz bir dijital deneyim yaşatarak açık bankacılığın tam olarak vaat ettiği dünyayı gerçekleştirmektedir.
Türkiye’de ise bankaların müşterilerine hesap hareketlerine erişim ile para transferi, fatura ödeme veya borç takibi işlemleri yapmasına izin verir seviyede kullanıcı örnekleri söz konusu.
Müşterilerin bankacılık hizmetleri ile olan ilişkisini kökünden değiştiren ve hatta finansal hizmetlere erişimi kısıtlı olan insanları bu hizmetlerle buluşturan açık bankacılık uygulamalarının sektörde büyük bir değişim yarattığı açıkça görülüyor. Rekabet ve yeniliği teşvik etmesi nedeniyle küresel anlamda bankacılığın doğasını değiştirerek finans sektöründeki ürün ve hizmetlerin kalitesinin artmasını sağlayarak yeni bir başlangıcı beraberinde getirecek gibi görünüyor. Ancak içinde bulunduğumuz finansal teknoloji çağında veri paylaşımı arttıkça bu verileri koruma altına alan tedbirlerin de buna paralel olarak güçlenmemesi, başarısız deneyimleri beraberinde getirebilir. Açık bankacılığın zorunlu bileşenlerinden birisi olan veri paylaşımı, bu nedenle, teknik ve hukuki altyapısı detaylı bir şekilde kurgulanmış bir sistemin oluşturulmasını gerektiriyor. Öte yandan, bankaların ve hizmet sağlayıcıların kalıcı ve sağlam veri güvenliği tedbirleri almalarını sağlayacak kurallarla birlikte uygulandığı ve böylece kullanıcıların veri paylaşımına güveninin artırıldığı durumda açık bankacılığın finansal hizmet sektörünü birkaç adım ileriye taşıyacağı tartışmasız.