Param’ın geçtiğimiz yıl bünyesine kattığı Twisto, Avrupa’nın en hızlı büyüyen fintek şirketleri arasında yer alıyor. Param’ın Avrupa yolculuğundaki önemli kilometre taşlarından biri olan Twisto’nun CEO’su Nemika Menevşe ile bir araya gelerek kendisine sorularımızı yönelttik.
Fintek sektöründe kariyer yolculuğunuzdan ve karşılaştığınız zorluklardan bahseder misiniz? Bu sektörde kadın lider olmanın avantajları ve dezavantajları neler?
İş hayatıma Türkiye’de bankacılık sektöründe başladım ve 21 yıl Kurumsal Bankacılık alanında çalıştım. 2019 yılında İngiltere’ye taşındım ve fintek sektörüne adım attım. Fintek sektörü, Kurumsal Bankacılık’tan çok daha dinamik, yaratıcı ve hızlı. Bildiğiniz gibi Londra, Avrupa’da finansın ve fintekin merkezi konumunda. Birçok şirket ve inovasyon burada bulunuyor. Bankacılık sektöründen finteke geçiş, farklı bir hız ve adaptasyon gerektiriyor. Teknolojinin merkezde olduğu ve rekabetin çok yoğun olduğu bir sektörde, sürekli öğrenmek, değişime açık olmak, daha esnek davranmak ve hızlı karar verip aksiyon almak gerekiyor. Ek olarak, yeni yerleştiğiniz bir ülkede mevzuatı ve işleyişi öğrenmeniz ve buna uygun hareket etmeniz önemli. Tüm bunlar zorluk gibi görünse de, fintek sektörüne geçişim ve sonrasındaki 6 yıllık süreç kesinlikle kariyerimin en heyecan verici dönemlerinden biri oldu. Aslında bankacılık ve fintek sektörleri benzer olsalar da dinamikleri açısından oldukça farklılar. Yeni geldiğim bir ülkede, 6 sene önce bana bu güveni duyduğu ve imkanı tanıdığı için Kurucumuz ve CEO’muz Emin Can Yılmaz’a teşekkür ediyorum. Kadın lider olma konusuna gelince, öncelikle genelleme yapmaktan kaçındığımı belirtmek isterim. Söyleyeceklerim tüm erkekler veya tüm kadınlar için geçerli değil elbette; ancak genel gözlemlerim şunlar: Öncelikle dezavantajlardan başlayayım. Sektörde hala az sayıda kadın lider olduğu için bazen önyargılarla karşılaşabiliyoruz. Kadınların daha duygusal oldukları veya zorluklar karşısında daha az dirayetli oldukları gibi… Ki bunlar bence doğru değil. Ek olarak, fintek çok araştırma ve çalışma gerektiren bir sektör; bu da zaman zaman iş ve özel hayat dengesini kurmayı zorlaştırabiliyor; ancak tüm bu zorlukların güçlü bir farkındalık ve kararlılıkla aşılabileceğine inanıyorum.
Avantajlara gelince, bence kadın liderler, özellikle fintek gibi yenilikçi bir sektörde empati, iletişim ve detaylara verilen önemi ön plana çıkarıyor. Kadın liderlerin inovasyon, çeşitlilik ve hızlı adaptasyon gerektiren fintek sektöründe fark yarattığına inanıyorum. Ayrıca, farklı bakış açıları getirerek ekipleri daha yaratıcı hale getirmek mümkün. Bir de sorunlara hızlı çözüm üretme konusunda oldukça yetenekliyiz diye düşünüyorum. Ve biz kadınlar kolay pes etmiyoruz; bu da rekabetin çok yoğun olduğu fintek sektöründe çok önemli bir özellik.
Param’ın Avrupa yolculuğu nasıl başladı ve bugüne kadar hangi aşamalardan geçti? Avrupa pazarında büyüme stratejiniz ve hedefleriniz nelerdir?
Param’ın Avrupa yolculuğu, 2019 yılında Param UK’nin kurulmasıyla başladı. 2020 yılında, Covid-19 pandemisi sırasında İngiltere’deki düzenleyici kurum Financial Conduct Authority’ye başvurumuzu yaptık ve 2020 Aralık ayında elektronik para şirketi lisansımızı alarak faaliyete başladık. Daha sonra, “Avrupa’da nasıl büyüyebiliriz?” sorusuna yanıt aramaya başladık. Avrupa Birliği ülkelerini tek tek inceleyerek pek çok açıdan değerlendirdik. 2022 yılında Param olarak ilk yatırımımızı aldıktan sonra Avrupa’daki ilerleyişimiz hız kazandı. Bunu sadece finansal açıdan söylemiyorum; yatırımcılarımızın bize katkıları, geniş networkleri ve birlikte çalışma kültürümüz açısından da büyük önem taşıyordu. Param olarak, “AB’de şirket kurup kendi lisans başvurumuzu mu yapalım, yoksa lisansı olan bir şirketi mi satın alalım?” konusunu değerlendirdik ve satın alma için yaklaşık 30 şirketi inceledik. Sonunda, satın alma yoluyla Avrupa pazarına girmenin ve büyümenin daha hızlı olacağına karar verdik ve Twisto’yu satın aldık. Twisto’yu satın aldığımızda, şirket Çekya ve Polonya’da faaliyet gösteriyordu. Satın alımın ardından, sadece 1 yıl içinde Romanya pazarına girdik. Bu, satın alım sonrası hayata geçirdiğimiz en önemli projelerden biriydi. Bölgenin en büyük pazar yerlerinden eMAG ile iş birliği yaparak girdiğimiz Romanya, Twisto’nun 6 yıl sonra, Param tarafından satın alındıktan sadece 1 yıl sonra faaliyete geçtiği ilk pazar oldu. Bulunduğumuz ülkelerde büyümemizi sürdürürken, AB’de henüz faaliyetimizin olmadığı diğer ülkelere de açılmak için yoğun bir şekilde çalışıyoruz.
Param, Twisto’yu neden satın aldı? Bu satın alma, Param’ın Avrupa’daki büyüme stratejileri için nasıl bir anlam taşıyor?
Param’ın Twisto’yu satın almasının arkasında birkaç önemli neden bulunuyor. Öncelikle, Twisto ağırlıklı olarak “Şimdi Al Sonra Öde” (BNPL) ve tüketicilere sunduğu kart ve taksit özellikleri olan Twisto Account ile bilinse de, aslında AB’de ödeme lisansına sahip bir şirket. Twisto’nun ödeme kuruluşu lisansı Param’ın AB’de yapmak istediği yeni ürünler için önemli bir fırsat sunuyor. İkinci olarak, Twisto mevcut ürünleriyle Çekya ve Polonya’da yaklaşık 60 bin online işletmeye (e-ticaret şirketi) doğrudan veya dolaylı olarak dokunuyor. Bu da bütünleşik finans hizmetleri veren Param’ın vizyonu ve deneyimiyle geliştireceği yeni ürün ve çözümleri sunmak için mükemmel bir zemin sağlıyor. Ayrıca, Twisto Çekya’da pazar lideri ve güçlü bir marka bilinirliğine sahip. Çekya ve Polonya’da AB mevzuatına hakim, AB’de iş yapma kültürünü bilen yaklaşık 200 kişilik bir ekibe sahibiz. Tüm bu nedenlerden dolayı, Twisto’nun satın alınması Param’ın Avrupa’daki planlarımız için stratejik bir yatırım oldu.
Param bünyesine katıldıktan sonra Twisto’da ne gibi değişiklikler yaşandı? Şirket kültürü, ürün geliştirme, pazarlama stratejileri gibi alanlarda ne gibi dönüşümler gerçekleşti?
Twisto’da birçok değişiklik yaşandı diyebilirim. Biz satın aldığımızda, Twisto 11 yıllık bir şirket olmasına rağmen büyüklüğüne kıyasla hala bir start-up gibi çalışıyordu.
Oldukça esnek ve bazı süreçlerin ölçülmesinin zor olduğu bir sistem vardı. Bu elbette kötü bir şey değil; ancak AB’deki büyüme planlarımız ve Param prensipleri çerçevesinde bir denge bulmamız gerekiyordu. Büyüme planlarımızı sağlıklı bir temele oturtmak, süreçleri iyileştirmek ve ölçülebilir mekanizmalar kurmak çok önemliydi.
Bir yandan da rakamları iyileştirmek (Twisto 11 yıl boyunca hiç kar etmemiş bir şirketti) ve işimizi sağlıklı bir şekilde büyütmek ana hedeflerimiz arasındaydı. Yani hem iç operasyonları düzenlememiz hem de yeni fırsatlar yaratıp zaman kaybetmeden AB’deki büyüme planımızı uygulamaya koymamız gerekiyordu.
Bu değişikliklere ayak uyduramayan ve aramızdan ayrılanlar oldu. Bunu bir fırsat olarak gördük ve ekibimize bizimle büyüyecek yeni arkadaşlar kattık. İçerideki değerli arkadaşlarımızı terfi ettirdik. Özetle, vizyonumuza inanan, bu yolda bizimle yürümek hatta koşmak isteyenlerle sağlam ve güçlü bir kadro kurduk.
Tüm bunları yaparken bir yandan da şirketi kara geçirmeyi başardık. Çok güzel yeni anlaşmalara imza attık, bankalarla ilişkilerimizi geliştirdik ve çok daha iyi ekonomik koşullar elde ettik. 6 sene sonra yeni bir pazara Romanya’ya giriş yaptık. Kendi sunucularımızdan AWS’e geçiş yaptık. Ürün geliştirme ve yazılım süreçlerimizi daha sistematik, ölçülebilir ve hızlı hale getirdik. İnsan Kaynakları departmanında performans değerlendirme süreçlerini hayata geçirdik. Veri ambarı projesi başlattık ve tamamlamak üzereyiz. Veriyi daha doğru kullanan ve veriyle karar veren bir şirket haline geldik. Ek olarak, iç süreçlerimizi, prosedür ve politikalarımızı gözden geçirip iyileştirdik. Ocak 2025’te AB’de yürürlüğe girecek olan DORA Regülasyonu için uyum sürecini başlattık ve tamamlamak üzereyiz.
Kısacası 2024 yılı, birçok çalışmanın eş zamanlı yürütüldüğü, rakamların iyileştirildiği ve hem 2025 yılı hem de AB büyümemiz için önemli hazırlıkların yapıldığı zorlu ama verimli bir yıl oldu.
Param’ın bu satın alması Twisto’nun büyüme stratejisini nasıl etkiledi? Twisto, Param’ın bütünleşik finans hizmetleri vizyonunda nasıl bir rol oynuyor?
Twisto’yu, dünyanın önde gelen “Şimdi Al Sonra Öde” (BNPL) şirketlerinden biri olan Zip’ten satın aldık. Zip, Twisto’yu satın alırken AB’de BNPL alanında büyümeyi hedefliyordu.
Param ise çok daha farklı bir oyuncu; biz bütünleşik finans hizmetleri veriyoruz. Birbirini tamamlayan ve farklı sorunlara çözüm sunan ürün ve hizmetlerimiz var. Twisto, AB’deki lisanslı şirketimiz olarak Param’ın AB’ye açılan kapısı konumunda.
Param’ın Türkiye’de sunduğu ürünleri, AB standartlarına, mevzuatına ve pazar ihtiyaçlarına göre Twisto ile birlikte geliştiriyoruz. Çekya ve Polonya’dan başlayarak önce Orta ve Doğu Avrupa’da, ardından tüm AB’de Twisto ile birlikte, mevcut Twisto çözümleri ve yeni ürünlerimizle büyümeyi hedefliyoruz.
Param, Türkiye’de sektörünün lider oyuncusu ve tek bütünleşik finans sağlayıcısı olarak büyük bir birikim ve deneyime sahip. Param’ın bilgi birikimi ve inovatif yaklaşımını Avrupa bilgimizle birleştirerek, Avrupa’da fark yarattığımıza ve yaratmaya devam edeceğimize inanıyoruz.
Özetle, Twisto, Param ile birlikte lokal bir BNPL oyuncusundan, rakiplerini zorlayacak bölgesel bir bütünleşik finans hizmet sağlayıcısına dönüşüyor.
Twisto’nun Avrupa pazarındaki konumunu ve rekabet avantajlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Hangi ülkelerde büyüme hedefliyorsunuz ve bu hedeflere ulaşmak için ne gibi stratejiler izliyorsunuz?
Twisto, Çekya’da pazar lideri konumunda ve Polonya’da ise ikinci sıradayız. Şu anda online alışverişlerde Twisto ile ödeme seçeneği olarak BNPL ve 3 taksit çözümleri sunuyoruz. Taksit sayısını önce 12’ye, ardından da 24’e çıkardığımız yeni ürünümüz üzerinde çalışıyoruz. Ana ürünümüz olan Twisto Account ile bir Twisto hesabı açtığınızda, kredili bir kart sahibi oluyorsunuz. Bu kartı kredi kartı gibi kullanabiliyor ve alışverişlerinizi sonradan taksitlendirebiliyorsunuz.
Bir yandan Twisto ürünlerini geliştirip iyileştirirken, diğer yandan bu ürünlerle yeni pazarlara girmeyi hedefliyoruz. Aynı zamanda, Param’ın bütünleşik finans hizmetleri sunma vizyonu ve bilgi birikimiyle Twisto tarafından sunulacak yeni ürünleri Avrupa’da geliştirmeye devam ediyoruz. Büyüme stratejimiz üç temel üzerine kurulu: Twisto’nun mevcut ürün ve hizmetlerini geliştirerek, faaliyet gösterdiğimiz ülkelerde pazar payımızı, işlem hacmimizi ve gelirlerimizi artırmak. Mevcut Twisto ürünlerini yeni ülkelere taşıyarak işlem hacmimizi ve gelirlerimizi artırmak. Kart kabulü, sadakat programı, şirket hesapları, cüzdanlar, ödemeler, şirket kredi kartları gibi yeni ürünlerle ürün portföyümüzü genişleterek bütünleşik finans hizmetleri vermek.
Büyüme planımız, halihazırda BNPL ve 3 taksit ile çalıştığımız online işletmelerin bulunduğu pazarlara onlarla birlikte girmek ve yeni ürünlerimizi hem bu iş ortaklarımıza hem de yeni pazarlardaki diğer oyunculara sunmak üzerine kurulu.
Çekya ve Polonya’da birlikte çalıştığımız ve güçlü ilişkiler kurduğumuz, bizimle büyümek isteyen iş ortaklarımız, Doğu ve Merkez Avrupa’da büyümeye odaklanmış durumda. Ayrıca, Avrupa’da faaliyet gösteren Türkiye kökenli şirketlerle Param’ın iş birlikleri sayesinde de büyüyoruz. Trendyol bunun güzel bir örneği. Trendyol ile Param’ın Türkiye’deki iş birliğini, Trendyol Avrupa ve Twisto iş birliğiyle Avrupa’ya taşıdık. Özetle, mevcut iş ortaklarımızla birlikte önce Doğu ve Orta Avrupa’da, ardından Batı Avrupa ve tüm AB’de büyümeyi hedefliyoruz.
Tabii bu söylediklerim kolay değil. Pek çok alanda yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Her ne kadar AB tek bir çatı olsa da farklı ülkeler, farklı diller, farklı kültürler ve hatta farklı para birimleri söz konusu. Her pazarı iyi anlamaya, dinamikleri doğru okumaya, ihtiyaçları ve beklentileri öğrenmeye ve bunları karşılayan hatta aşan ürün ve hizmetler sunmaya çalışıyoruz.
Mevzuat açısından en doğru adımları atmamız gerekiyor ve bu konuda yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Ürünleri geliştiriyor, iş ortaklarımızın mevcut sorunlarını anlayıp çözümler üretmeye çalışıyor ve kart şemaları ile bölgenin ihtiyaçlarını detaylı bir şekilde analiz ediyoruz. Kısacası, büyüme planlarımız çerçevesinde en sağlıklı adımları hızlı bir şekilde atmak için yoğun bir tempoda çalışıyoruz.
Son dönemde gerçekleştirdiğiniz GoPay, Trendyol ve e-MAG gibi önemli iş birliklerinden bahseder misiniz? Bu stratejik iş birlikleri Twisto’nun büyümesine nasıl katkı sağlıyor?
GoPay, Çekya’da kart kabulünde oldukça önemli bir oyuncu ve portföyünde 18 binden fazla online iş yeri bulunuyor.
Trendyol ise zaten Türkiye’de çok iyi ilişkilerimizin olduğu bir pazaryeri. Çekya pazarına girmeleri bizim için çok önemli, değerli ve stratejik bir iş birliği anlamına geliyor.
eMAG, sadece Romanya’nın değil, bölgenin de önde gelen oyuncularından biri. Bu önemli şirketlere ek olarak, Avrupa’da hızla büyüyen Temu ile de çalışmaya başladık.
Tüm bu değerli iş birlikleri, sadece Twisto’nun mevcut hacimlerine ve rakamlarına katkı sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda Twisto Account için yeni müşteri kazanım kanalları da oluşturuyor.
Avrupa’da güçlü ve büyüyen bu şirketlerle, diğer ülkelerde de iş birliği yaparak ve yeni ürünlerimizle onlara hizmet vererek ilişkilerimizi derinleştirmeyi ve geliştirmeyi hedefliyoruz. Belirtmek isterim ki, bahsettiğimiz bu yeni iş birlikleri, mevcut Twisto ürünlerinde iki kattan fazla büyüme anlamına geliyor.
Twisto’nun faaliyet gösterdiği farklı Avrupa pazarları arasında (Çekya, Polonya vb.) operasyonel olarak ne gibi farklılıklar var?
Çekya ve Polonya, oldukça farklı dinamiklere sahip iki ülke. Operasyonel süreçler de bu farklılıklara göre şekilleniyor. Çekya daha yerleşik bir pazar; Polonya ise genişleyen pazar potansiyeliyle büyüme stratejileri için daha fazla fırsat sunuyor.
Polonya, nüfus olarak Çekya’nın yaklaşık 4 katı ve dolayısıyla potansiyeli de çok daha yüksek. Ekonomi olarak da Polonya daha büyük; ancak kişi başı gelir açısından Çekya daha iyi durumda. Çekya, AB’de en düşük işsizlik oranına sahip ülkelerden biri. Her iki ülke de iş yapma zorlukları açısından benzerlik gösteriyor; bürokrasi oldukça fazla, ancak Polonya’da biraz daha yoğun diyebilirim. Polonya, mevzuat açısından da biraz daha katı.
Çekya’da tüketiciler genellikle ürün ve hizmetlerde kaliteyi önceliklendiriyor ve alışkanlıkları daha yerleşik. Yine de indirimli ürünler ve hızlı teslimat gibi beklentileri de var. Polonya’da ise tüketiciler biraz daha fiyat odaklı ve yeniliklere daha açık; bu da pazara yeni giren ürün ve hizmetler için fırsatlar yaratıyor.
Çekya, Polonya ve diğer Avrupa pazarlarındaki tüketicilerin BNPL (Şimdi Al Sonra Öde) hizmetlerine yönelik yaklaşımları nasıl farklılaşıyor?
BNPL’ye yaklaşım, tüketicilerin ekonomik durumlarına, finansal okuryazarlık düzeylerine ve kültürel eğilimlerine göre değişiklik gösteriyor.
Çekler, BNPL ile Twisto aracılığıyla tanışmış ve daha uzun süredir kullanıyorlar. BNPL genellikle güvenli ve hızlı bir finansal çözüm olarak algılanıyor. Tüketiciler, çoğunlukla günlük harcamalar veya küçük ve orta ölçekli alışverişler için bu hizmetleri tercih ediyor.
Polonya’da BNPL hizmetleri görece daha yeni ve tüketicilerin bu modellere ilgisi giderek artıyor. Özellikle genç ve teknolojiye yatkın kullanıcılar arasında popülerlik kazanıyor.
Batı Avrupa’da, örneğin İngiltere ve Almanya’da, online ticaret oldukça gelişmiş olduğu için BNPL tüketiciler arasında daha yaygın. Doğu Avrupa’ya baktığımızda ise henüz gelişme aşamasında olduğunu söyleyebiliriz.
Ülkeler arasında farklılıklar olsa da, yıllar içinde BNPL kullanımının arttığını ve artmaya devam edeceğini söyleyebiliriz. Tabii bütün bunlarla birlikte önümüzdeki dönemde mevzuatı sıkılaştırma için de çalışmalar yapılıyor.
Türkiye, Çekya, Polonya ve İngiltere gibi farklı pazarlarda çalışma fırsatı buldunuz. Bu pazarlar arasında iş yapma kültürü ve uygulamaları açısından ne gibi farklılıklar gözlemlediniz? Örneğin, toplantı kültürü, iletişim tarzı, karar alma süreçleri veya iş-yaşam dengesi gibi konularda karşılaştığınız farklılıklar nelerdi?
Farklılıklar, ülkelerin tarihsel geçmişi, kültürel normları ve ekonomik yapılarıyla şekilleniyor.
Toplantı kültüründen başlarsam, Türkiye’de toplantılar daha uzun ve esnek. Zira iş yapmak için sosyal ilişkiler kurmak da önemli. Genellikle insanlar kendi fikirlerini doğrudan ifade etmek yerine yöneticilerinin görüşlerini bekliyor. Çekya’da ise toplantılar daha kısa, net ve sonuç odaklı. Mutlaka bir gündem belirlemek, toplantı sonunda neye ulaşmak istediğinizi açıkça ifade etmek ve katılımcılara hazırlanmaları için yeterli zaman ve bilgiyi sağlamak gerekiyor. Aksi takdirde toplantının verimli olma olasılığı düşük. Polonya’da da benzer bir durum söz konusu. İngiltere’de toplantılar oldukça profesyonel; herkesin katılımı ve fikirlerini paylaşması teşvik ediliyor, ancak nezaket her zaman ön planda. Çekya’da ise insanları gerçek fikirlerini söylemeleri için teşvik etmeniz gerekebiliyor.
İletişim açısından, Türkler çok daha sıcakkanlı ve duygusal. Özel hayatla ilgili konuşmak, kişisel sorular sormak normal karşılanıyor. İngiltere, Çekya ve Polonya’da ise tam tersi; özel hayata dair soru sormak pek alışıldık değil. Örneğin, İngilizler genellikle sohbete hava durumu gibi genel konularla başlıyor. Oysa hava hep aynı, ya yağmurlu ya da yağmak üzere. Kısacası, ilişkilerde belirli bir mesafe var.
Biz Türkler olarak duygularımızı daha açık bir şekilde ifade ediyoruz. Duygularımız mimiklerimizden ve ses tonumuzdan anlaşılıyor. Avrupa toplumlarında ise genellikle daha ölçülü ve mesafeli bir yaklaşım gözlemliyorum.
Karar alma süreçleri Türkiye’de genellikle daha hiyerarşik; bu açıdan Polonya bize benziyor. İngiltere’de farklı fikirleri almak ve ortak bir karara varmak önemliyken, Çekya’da analitik düşünme ön planda. İnsanlara aldığınız kararı açıklamadıkça ve onları ikna etmedikçe, kararı sahiplenmeleri ve desteklemeleri pek olası değil. Türkiye’de “emir demiri keser” yaklaşımı yaygınken, İngiltere’de kararın bir parçası olmak önemli. Çekya’da ise genel olarak anlama, analiz etme ve ikna olma eğilimi yüksek; sonrasında alınan kararlar benimseniyor.
İş-yaşam dengesi konusunda Türkiye, maalesef en az gelişmiş ülke. Bence bu durum işsizlik oranıyla da bağlantılı. Çalışma saatleri çok uzun ve insanlar sürekli işlerini kaybetme riskiyle yaşıyor. Rakiplerinizden sıyrılmak, yükselmek ve işinizi korumak için sürekli çok çalışmanız gerekiyor. Çekya, bu açıdan bahsettiğimiz 4 ülke arasında en gelişmiş olanı. Özel hayat lehine bir denge var; hatta bu durum düşük işsizlik oranından kaynaklanıyor. En dengeli ülke bence İngiltere. Herkes işini gerektiği gibi yapıyor; ancak özel hayatlarından neredeyse hiç ödün vermiyor. Polonya’nın ise Türkiye ve İngiltere arasında bir yerde olduğunu düşünüyorum; ancak özel hayat lehine bir gelişme gözlemliyorum.
Yurt dışına açılmak isteyen girişimcilere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz? Hangi noktalara dikkat etmeliler ve ne gibi zorluklarla karşılaşabilirler?
Farklı kültürlerle iş yapmak kolay değil. Sektörlere ve ülkelere göre dikkat edilmesi gereken noktalar farklılık gösterse de, zorlukların her zaman olacağını ve önemli olanın bu zorlukları aşma konusunda azimli ve kararlı olmak olduğunu unutmamak gerekiyor.
Genel olarak, girişimcilerin hedefledikleri pazarları detaylı bir şekilde araştırmaları büyük önem taşıyor. Pazarın büyüklüğü, müşteri profili, ihtiyaçlar, rekabet durumu ve yasal düzenlemeler mutlaka analiz edilmeli.
Her pazarın kendine özgü kültürel dinamikleri var. Bu farklılıklara duyarlı bir yaklaşım benimsemek ve yerel kültüre saygı göstermek çok önemli. Çok şey biliyor olabilirsiniz; ancak her zaman öğrenilecek yeni şeyler vardır. Farklı kültürleri anlamak, hem iş ortamını hem de kişisel gelişiminizi zenginleştirir. Kendi ekibinizle yerel ekipler arasında bir uyum yakalamak ve herkesin güçlü yönlerini ortaya çıkaracak bir yönetim modeli oluşturmak da kritik öneme sahip.
Faaliyet gösterilecek ülkedeki yasal süreçleri, vergi düzenlemelerini, iş kurma prosedürlerini ve iş kanunlarını detaylı bir şekilde incelemek gerekiyor. Gerekli durumlarda yerel danışmanlardan destek almak size zaman kazandıracaktır. Daha önce de belirttiğim gibi, her pazarın kendine özgü zorlukları var. Esnek olmak, her şeyin en iyisini bildiğinizi iddia etmemek, uyum sağlamak, stratejilerinizi yerel dinamikleri de göz önünde bulundurarak oluşturmak ve gerektiğinde bu stratejileri değiştirebilmek, başarıya ulaşmak için kritik faktörler.
Özetle, yurt dışına açılmak isteyen girişimcilerin sağlam bir plan, detaylı bir araştırma ve kültürel farkındalıkla hareket etmeleri gerekiyor. Yerel dinamiklere uyum sağlamak, farklı kültürlerin güçlü yönlerini bir araya getirmek ve kullanmak, uzun vadeli başarı için büyük önem taşıyor.