First Drop Ventures Kurucu Ortağı John Yanyalı ile Fintechtime Mayıs sayısı için hazırladığımız “Yeni Nesil Fintek Dalgası: Türkiye’de Yükselen Yıldızlar” dosya konusu kapsamında özel bir röportaj gerçekleştirdik. 

Yüksek teknoloji girişimlerine yatırım yapan ve yenilikçi ürünlerin ticarileştirilmesini destekleyen yatırımcı John Yanyalı ile bir araya gelerek görüşlerini dinledik. Fintek girişimlerinin yatırımcı gözünden nasıl değerlendirildiğini ve gelecek projeksiyonlarını anlamak için sorularımızı kendisine yönelttik.

 

Kendinizi bir yatırımcı olarak nasıl tanımlarsınız? Yatırım yaparken öncelikli olarak odaklandığınız değerler ve stratejiler nelerdir?

Kendimi yalnızca bir finansal yatırımcı olarak değil, aynı zamanda stratejik ortak olarak konumlandırıyorum. Girişimlere erken aşamada dahil olmayı, sadece sermaye değil bilgi, ilişki ağı ve ürün stratejisi desteği sunarak büyümelerine katkı sağlamayı hedefliyorum. Yatırım yaparken önceliğim her zaman çözümün pazardaki “gerçek bir probleme” ne kadar temas ettiğini anlamak oluyor. İyi kurgulanmış bir iş modeli, güçlü bir ekip ve teknolojik altyapı, yatırım kararlarımda belirleyici faktörler.

Özellikle network etkisine açık, hızlı ölçeklenebilir ve regülasyonlara uyumlu modelleri tercih ediyorum. Yatırım stratejimi üç ana başlık altında şekillendiriyorum:

  • Ürün-Pazar Uyumu (Product-Market Fit): Girişimin sunduğu ürün, hedeflediği pazarda ne kadar ihtiyaç karşılıyor?
  • Teknolojik Avantaj: Sadece mevcut teknolojiyi uygulamak değil, onu geliştirmek veya yeni kullanım alanları yaratmak üzerine kurulu mu?
  • Global Açılım Potansiyeli: Yerel başarı, küresel pazarın kapılarını ne kadar aralayabilir?

Bu stratejik yaklaşımın karşılığı olarak bugüne kadar yatırım yaptığım girişimlerin %70’i, ilk 18 ay içinde ya yeni yatırım turuna geçmiş ya da gelirlerini ikiye katlamış durumda.

 

Yatırım yaparken özellikle hangi teknoloji ve altyapılara sahip fintek projelerini tercih ediyorsunuz?

Bugünün fintek dünyasında teknoloji, sadece bir araç değil; iş modelinin omurgası. Bu nedenle yatırım yaptığım girişimlerin altyapısal olarak aşağıdaki niteliklere sahip olmasına büyük önem veriyorum:

  • API-first mimari: Sistemlerin esnekliğini ve ölçeklenebilirliğini sağlayan, üçüncü parti entegrasyonlara açık bir yapıya sahip olmaları gerekiyor. Örneğin, açık bankacılık API’lerini efektif kullanan girişimlerin bankalarla entegrasyonu %30 daha hızlı gerçekleşiyor.
  • Yapay Zekâ ve Makine Öğrenimi: Risk analizi, müşteri skorlama ve kişiselleştirilmiş öneri sistemlerinde AI kullanan çözümler hem operasyonel verimlilik sağlıyor hem de kullanıcı memnuniyetini artırıyor.
  • RegTech altyapısı: Uyumluluk süreçlerini dijitalleştiren ve dinamik regülasyonlara hızlı adapte olabilen girişimlere ayrı bir önem veriyorum.
  • Bulut tabanlı ve modüler mimari: Özellikle SaaS bazlı çözümler sunan, çoklu müşteri segmentine hizmet verebilen yapıların büyüme potansiyeli daha yüksek.

Ayrıca, dijital kimlik doğrulama, alternatif kredi skorlama algoritmaları ve blockchain tabanlı dijital varlık yönetimi gibi niş alanlardaki altyapılar, önümüzdeki dönemde rekabet avantajı yaratacak.

 

Son dönemde Türkiye’de öne çıkan fintek girişimlerinin ortak özellikleri hakkında neler söylemek istersiniz? Bu özellikler, yatırımcılar için nasıl bir fırsat yaratıyor?

Türkiye’de fintek sektörü özellikle son iki yılda ciddi bir sıçrama yaşadı. Bunu hem kurulan girişim sayısındaki artıştan hem de yatırım hacmindeki büyümeden görmek mümkün. 2024 yılında Türkiye’deki fintek girişimlerine yapılan toplam yatırım 104 milyon dolar seviyesindeydi. Bu, önceki yıla göre %68’lik bir artışı temsil ediyor.

Bu yeni nesil girişimlerin ortak özelliklerine baktığımızda:

  • Kullanıcı Deneyimi Odaklılık: Arayüzler sade, işlevsel ve mobil öncelikli. Özellikle Z kuşağına hitap eden ürünlerde bu öne çıkıyor.
  • Finansal Kapsayıcılık: Geleneksel finans sisteminin ulaşamadığı segmentlere hitap eden çözümler dikkat çekiyor. Mikro KOBİ’lere yönelik finansman, göçmenlere özel cüzdan uygulamaları, gig economy çalışanları için kredi çözümleri bu anlamda örnek teşkil ediyor.
  • Regülasyonlara Duyarlılık: Artık birçok girişim daha kuruluş aşamasında regülasyon perspektifini ürün tasarımına dahil ediyor.

Yatırımcı açısından bu trendler, girişimlerin pazarda daha hızlı kabul görmesini, kullanıcı tabanını kısa sürede genişletmesini ve regülatif risklerini minimize etmesini sağlıyor. Ayrıca bu yapıların yurt dışına ölçeklenmesi de daha kolay oluyor.

 

Yatırımcılar, fintek girişimlerinde genellikle hangi kritik faktörlere odaklanıyor? Hem teknolojik hem de finansal açıdan nasıl bir değer önerisi görmek istiyorlar?

Fintek girişimlerinde yatırımcıların baktığı temel unsurlar genelde şu başlıklar altında toplanıyor:

  • Ürün-Vizyon Uyumu: Girişimin sunduğu ürün, vizyonuyla ne kadar örtüşüyor? Pazar büyüklüğü bu vizyona karşılık geliyor mu?
  • Teknolojik Dayanıklılık: Sistem ne kadar ölçeklenebilir? Güvenlik mimarisi ne kadar güçlü? Özellikle PCI-DSS, ISO 27001 gibi uluslararası güvenlik standartlarına uygunluk çok önemli.
  • Kârlılığa Giden Yol: İlk etapta kâr etmek zorunda değil, ancak net bir “unit economics” ve gelir modeli olması bekleniyor. Ortalama müşteri edinme maliyeti (CAC) ile müşteri başı ömür boyu değer (LTV) oranı, girişimin finansal sürdürülebilirliğinin en önemli göstergesi.
  • Regülasyon Uyumu: BDDK, TCMB, MASAK gibi kurumlarla nasıl bir ilişki kurulmuş? Lisans alma süreci yönetilmiş mi?

Bu faktörler girişimin sadece bugün değil, beş yıl sonra da var olmasını sağlayacak bir çerçeve sunuyor.

 

Türkiye’nin fintek sahnesinde global başarı şansını nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’nin pazar dinamikleri, girişimlerin global pazara açılmasında nasıl bir rol oynuyor?

Türkiye, fintech alanında bölgesel bir test laboratuvarı gibi çalışıyor. Yaklaşık 85 milyonluk nüfus, yüksek mobil penetrasyon (yüzde 94 seviyelerinde) ve bankacılık sistemine entegre olmayan büyük bir kullanıcı kitlesi, girişimlerin hızlı ürün iterasyonu yapmasını sağlıyor.

Türk girişimleri, bu zorlu ama verimli pazarda edindikleri tecrübelerle yurtdışında daha rekabetçi hale geliyorlar. Örneğin, B2B ödeme çözümleri sunan bazı Türk girişimleri halihazırda Afrika ve MENA pazarlarında aktif şekilde faaliyet gösteriyor. Ayrıca, Türkiye’de regülasyonlarla başa çıkabilen bir girişim, Avrupa ve Körfez ülkelerinde çok daha rahat hareket edebiliyor.

 

Radarınızda olup, henüz fazla dikkat çekmeyen ancak potansiyel barındıran fintek girişimleri var mı? Bu girişimlerin güçlü yönlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

First Drop Ventures Kurucu Ortağı John Yanyalı “Eğer bir fintek girişimi kuracak olsaydım, gelişmekte olan pazarlarda faaliyet gösteren KOBİ’lerin dış ticaret finansmanına erişimini kolaylaştıran bir dijital platform taslardım.”

First Drop Ventures Kurucu Ortağı John Yanyalı “Eğer bir fintek girişimi kuracak olsaydım, gelişmekte olan pazarlarda faaliyet gösteren KOBİ’lerin dış ticaret finansmanına erişimini kolaylaştıran bir dijital platform taslardım.”

Radarımda olan ancak henüz büyük fonlamalarla veya medya ilgisiyle öne çıkmamış birçok girişim bulunuyor. Bunlardan bazıları özellikle altyapı sağlayıcı (infrastructure-as-a-service) ya da B2B segmentine hizmet eden modellerle çalışıyor. Çünkü bu tür girişimler genellikle daha az bilinir, ama değer zincirinin arkasındaki en kritik bileşenleri sunarlar.

Örneğin:

  • Açık bankacılık API’leri geliştiren yerli bir girişim, büyük bankalarla entegrasyonlarını tamamlamış durumda ve fintech dışındaki sektörlerde (örneğin perakende ve sigorta) finansal hizmet sunulmasını sağlıyor.
  • Alternatif kredi skorlama modelleri sunan bir platform, geleneksel kredi geçmişine sahip olmayan birey ve işletmelere finansman erişimi sağlamak için alışveriş verileri, sosyal ağ profilleri ve mobil kullanım istatistikleri gibi alternatif verileri değerlendiriyor.

Bu tür girişimlerin güçlü yönleri arasında yüksek teknik yeterlilik, modüler ürün yapısı, düşük müşteri edinme maliyeti ve farklı sektörlere adapte olabilme kabiliyeti öne çıkıyor. Ayrıca, bu yapılar yatırımcılar açısından daha stabil ve B2C modellere göre daha sürdürülebilir büyüme vadeder.

 

Önümüzdeki yıl büyük çıkış yapacak bir girişim öngörünüz var mı? Bu girişimin sektördeki mevcut eğilimlerle ne kadar uyumlu olduğunu düşünüyorsunuz?

2025 yılında çıkış yapmasını beklediğim alanların başında dijital varlık saklama ve tokenizasyon çözümleri geliyor. Bu alanda çalışan, regülasyonla uyumlu, kurumsal müşterilere hizmet veren bir girişim çok büyük potansiyele sahip.

Sebebi şu: TCMB ve SPK’nın dijital varlıklarla ilgili mevzuat çalışmaları hızla ilerliyor. Türkiye, dijital menkul kıymet ve kripto varlıkların kurumsal düzeyde saklanabileceği, yasal altyapıya sahip bir pazar haline gelmek üzere. Bu alan şu anda ciddi bir boşluk içeriyor.

  • Avrupa’da bu alanda çalışan firmalar 2024’te 600 milyon dolara yakın yatırım aldı.
  • Türkiye’de ise henüz bu büyüklükte bir işlem yapılmış değil, bu da yatırımcı için “erken pozisyon alma” fırsatını doğuruyor.

Bu girişimler; yatırım token’ları, dijital tahviller ve hisse senedi tokenizasyonu gibi modelleri mümkün kılarak kurumsal yatırımcının alternatif varlıklara erişimini kolaylaştıracak. Ayrıca, sigorta şirketleri ve fon yönetimi şirketleriyle entegrasyon yetenekleri sayesinde yüksek ölçeklenebilirlik potansiyeline sahipler.

 

Son dönemde fintek projelerinin sunduğu yenilikler sizce ne kadar umut vadediyor? Özellikle hangi alanlarda daha fazla büyüme bekliyorsunuz?

Fintek projelerinin sunduğu yenilikler yalnızca hizmeti hızlandırmakla kalmıyor, aynı zamanda geleneksel finans sistemlerinin erişemediği alanları da kapsama alıyor. Bu yönüyle toplumsal ve ekonomik kalkınma açısından da ciddi umut vadediyorlar.

Büyüme beklediğim başlıca alanlar:

  • Tedarik Zinciri Finansmanı (Supply Chain Finance): Türkiye gibi üretim ağı güçlü ülkelerde, alıcı-satıcı ilişkisinin finansallaştırılması çok büyük bir potansiyel taşıyor. Dünya genelinde bu alandaki pazar büyüklüğünün 2026 yılına kadar 13 trilyon dolara ulaşması bekleniyor.
  • Mikro Sigortacılık: Az primle geniş teminat sunan, esnek süreli sigorta çözümleri; gig economy çalışanları, çiftçiler ve düşük gelir grubuna hitap ediyor. Türkiye’de halen yeterince gelişmemiş bir alan.
  • Yeşil Fintek (Green Fintech): ESG kriterlerini önceleyen kredi değerlendirme sistemleri, karbon ayak izi hesaplayan dijital cüzdanlar ve sürdürülebilir yatırımlar için geliştirilmiş platformlar dikkat çekiyor. Avrupa’da bu alandaki girişimler 2023’te %140 büyüme kaydetti.
  • Dijital Bankacılık Katmanı: Lisanslı olmayan ama bankacılık hizmetlerini son kullanıcıya ulaştıran “banking-as-a-service” modelleri, yeni oyuncuların pazara giriş bariyerini düşürüyor.

 

Eğer bir fintek girişimi olsaydınız, hangi sektörde faaliyet gösterirdiniz ve neden? Bu girişimi, gelecekteki yatırımcılara nasıl tanıtırdınız?

Eğer bir fintek girişimi kuracak olsaydım, gelişmekte olan pazarlarda faaliyet gösteren KOBİ’lerin dış ticaret finansmanına erişimini kolaylaştıran bir dijital platform taslardım.

Bu platform, blockchain tabanlı akıllı sözleşmelerle çalışır, sigorta, ödeme ve kredi bileşenlerini entegre ederdi. Özellikle Sahra Altı Afrika, Orta Asya ve MENA gibi pazarlara açılan Türk KOBİ’lerin en büyük sorunlarından biri olan finansmana erişim, bu yapı üzerinden çözülürdü.

 

Yatırımcılara bu girişimi şu şekilde tanıtmayı tercih ederdim:

“Yüksek büyüme potansiyeli olan ama erişimi sınırlı KOBİ’lerin global ticarete katılımını kolaylaştıran, regülasyon uyumlu, veriyle çalışan ve teminat riskini minimize eden bir dijital ticaret altyapısı. Gelişmekte olan pazarlarda $50 milyar üzerinde bir yıllık finansman açığını hedefliyoruz.”

 

Böyle bir girişim, hem ticareti dijitalleştirir hem de gelişmekte olan ülkelerde finansal kapsayıcılığı artırır.