Blokzincir Uzmanı Avukat Emre Avşar, Fintechtime Eylül sayısı için yazdı “Web3’te Otonom Hukukun Uygulanabilirliği ve Merkeziyetsiz Adalet’e İhtiyaç ve Zorluklar”.

Web3, merkeziyetsizlik ilkesi üzerine inşa edilmiş bir ekosistem olarak, otonom hukuk sistemlerinin potansiyelini ortaya koyuyor. Bu tür sistemler, hızlı, şeffaf ve düşük maliyetli çözümler sunabilir. Ancak, bu sistemlerin insani yargı unsurlarını nasıl ele alacağı, mevcut hukukun bu alanlara uygulanabilirliğinin sınırlı olması, pozitif ve ideal hukuk arasındaki dengeyi nasıl kuracağı ve kararların nasıl icra edileceği, Web3’ün geleceğini şekillendirecek en önemli faktörler arasında yer alıyor.

 

Web3’te Otonom Hukukun Uygulanabilirliği ve Merkeziyetsiz Adalet’e İhtyaç ve Zorluklar

Web3 dünyası, internetin merkeziyetsiz ve kullanıcı perspektifli bir versiyonu olarak şekillenirken, mevcut hukuk sistemlerinin bu yeni ekosisteme nasıl adapte olacağı büyük bir tartışmanın konusu. Web3’ün sunduğu yenilikçi yapılar, merkeziyetsiz bir adalet sisteminin kurulmasının önünü açabilir. Bu makalede, Web3 ekosisteminin otonom hukuk sistemlerini yaratma potansiyelini, karşılaşılaabilecek zorlukları bambaşka bir pencereden, hukuk felsefesi açısından pozitif hukuk ve ideal hukuk perspektiflerini ve bu sistemlerin Türkiye’deki mevcut hukuk sistemiyle ilişkisini ele alacağız

 

Merkeziyetsiz Sistemin Hukuk Yaratma İhtiyacı

Web3, blockchain teknolojisine dayalı merkeziyetsiz yapılar sayesinde, kullanıcıların işlemlerini aracı olmadan gerçekleştirmelerine olanak tanır. Örneğin, bir merkeziyetsiz finans (DeFi) protokolü üzerinden borç alıp verme işlemleri, tamamen akıllı sözleşmeler aracılığıyla otomatik olarak yürütülebilir. Bu tür işlemler, geleneksel finans sisteminde olduğu gibi uzun prosedürler ve merkezi otoriteler olmadan gerçekleştirilir.

Örneğin Uniswap gibi merkeziyetsiz borsalar, kullanıcıların token alım satımlarını tamamen otonom bir şekilde gerçekleştirmelerini sağlar. Bu borsalar, geleneksel borsalardan farklı olarak, kullanıcı fonlarını kendi ellerinde tutmaz ve tüm işlemler akıllı sözleşmelerle yürütülür. Ancak, bir işlemde yanlışlık olması durumunda kullanıcıların başvurabileceği yaratılmış bir merkezi otorite yoktur. Bu tür durumlarda, teknolojinin merkeziyetsiz bir otonom hukuk sisteminin devreye sokması beklenebilir. 

Bu ihtiyacın karşılığı olarak Web3’ün getirdiği yeniliklerden biri, merkeziyetsiz otonom organizasyonlar (DAO’lar) aracılığıyla hukuki süreçlerin yürütülebilmesi potansiyelinin bulunması olacaktır. DAO’lar, üyelerin oylarıyla alınan kararlar doğrultusunda hareket eder ve bu kararlar akıllı sözleşmeler aracılığıyla otomatik olarak uygulanır. Bu tür bir sistem, özellikle topluluk temelli projelerde uyuşmazlığın hızlı etkin bir biçimde çözümlenmesini sağlayabilir. Örneğin bir DAO, açık kaynaklı bir yazılım projesine yapılan katkıları değerlendirmek ve geliştiricilere ödeme yapmak için kullanılabilir. Projeye katkıda bulunan geliştiriciler, katkılarının büyüklüğüne göre oy hakkı kazanır ve bu oylar, ödeme miktarlarının belirlenmesinde kullanılır. Böylece, merkezi bir otorite olmadan, adil bir dağıtım sağlanabilir.

Pek tabi ki bu tarz bir uyuşmazlık buzdağının sadece görünen kısmını oluşturmaktadır. Teoride, hukuk yazılı olan kuraların uygulanması temeline dayanır. Ancak uygulama belli başlı prosedürler ve en nihayetinde vicdani bir kanaate dayanır. O halde verilen kararların icrası belli birtakım zorluklara gebe olacaktır.

 

İcra Yetkisi ve Uygulama Zorlukları

Merkeziyetsiz yapılar, kararların icra edilmesi konusunda önemli zorluklarla karşı karşıya kalabilir. Geleneksel hukukta, mahkeme kararlarının uygulanması için belirli mekanizmalar ve merkezi otoriteler bulunur. Ancak, merkeziyetsiz bir yapıda bu tür bir otorite yoktur. Bu durumda, otonom bir hukuk sisteminin kararları nasıl icra edilecek. Bu kararları icra etmek için yine bir merkezi sistem ya da bir uygulayıcı yapı gerekecek mi?

Örneğin bir DAO, belirli bir projenin finansmanı için fon toplar ve bu fonları akıllı sözleşmeler aracılığıyla dağıtır. Ancak, fonların hatalı bir şekilde dağıtılması durumunda, bu hatanın nasıl düzeltileceği ve zarar gören tarafların haklarının nasıl korunacağı belirsiz olabilir. Bu tür durumlarda uyuşmazlık bu örnekteki gibi tek boyutlu olmayabilir. Oluşan zarar web3’ün sınırlarını aşabilir, o halde zincir dışı (off-chain) varlıklarla ilgili kararların uygulanmasında zorluklar ortaya çıkabilir.

Otonom hukuk sistemlerinde en büyük zorluklardan biri, insan yargısının yerini alabilecek bir mekanizma geliştirmektir. Keza biraz önce bahsettiğimiz icra etme yetkisindeki tek boyutlu olmayan değişkenlerin mevcut olaya uygulanması “insani” bir takım beceriler gerektirebilir.  Geleneksel hukuk sistemlerinde hâkimler, davaların kendine özgü koşullarını değerlendirerek karar verirler. Ancak, akıllı sözleşmelere dayalı otonom sistemler, belirli kurallar çerçevesinde çalıştıkları için esneklikten yoksun olabilirler. Bir örnekle açıklamak gerekirse; İş akdinden kaynaklı ortaya çıkan bir uyuşmazlık durumunda, çalışan ve işveren arasındaki iletişim hataları veya işyeri koşulları gibi insanî faktörler dikkate alınabilecektir. Mesele bir işçinin işe geç gelmesinde o gün yaşanan bir toplumsal olayın psikolojik etkileri, çalışan üzerinde olumsuz bir etki bırakmış olabilir ve bu durum işe gitmeye hazırlanan çalışanın duygusal etkilenmesinden ötürü istemsizce yavaş hareket etme eğiliminde davranmasına sebebiyet vermiş olabilir. Geleneksel bir mahkemede, bu tür unsurlar değerlendirilebilir ve adil bir karar verilebilir. Ancak, bir otonom hukuk sistemi, bir kural setinin mot-a-mot uygulanması temeline dayanacaktır, bu tür insani unsurları yeterince dikkate almayabilir, bu da adaletin tam anlamıyla sağlanamamasına yol açabilir. Pek ala bu örnek oksimoron bir yapıda olabilir nitekim, web3 habitatındaki uyuşmazlıkların temeli her halükarda borçlar hukuku, sözleşmeler hukuku ve mülkiyet hukukunun konusunu kapsayacak, ancak burada tekrar etmekte fayda görmekteyim ki bu durumda dahi tek bir değişkene bağlı kalmak mümkün değildir. Hukuk yaşayan bir organizma gibi sürekli değişkenlere sahiptir.

 

Türkiye’deki Borçlar Kanunu ve Sözleşmeler Hukuku Yetersiz Kalabilir mi?

O halde otonom hukuk sistemlerinin mevcut Borçlar Kanunu ve sözleşmeler hukuku ile karşılaştırıldığında, mevcut hukukun bazı eksiklikleri ve yetersizlikleri de gündeme gelebilir. Bilinen ve günlük hayatımızda iç içe olduğumuz için Türkiye’deki pratikle ilerleyelim. Borçlar Kanunu, taraflar arasındaki sözleşmelerin yazılı, sözlü veya diğer şekillerde olmasına bakılmaksızın geçerliliğini ve tarafların haklarını koruma altına almayı amaçlar. Ancak, bu kanunların etkin bir şekilde uygulanabilmesi, mahkemelerin karar alma yetkisine ve icra mekanizmalarına dayanır. Bir sözleşme ihlali durumunda, mağdur taraf mahkemeye başvurarak tazminat talep edebilir. Mahkeme, durumu değerlendirir, delilleri toplar ve nihayetinde vicdani kanaatle bir karar verir. Ancak, Web3 ekosisteminde bu tür anlaşmazlıklar merkeziyetsiz yapılar üzerinden gerçekleştiğinde, Türkiye’deki mevcut hukuk sistemi bu tür davaları ele almakta yetersiz kalabilir. Örneğin, bir akıllı sözleşme ihlali durumunda, tarafların haklarını nasıl koruyacağı veya bir DAO’nun Türkiye’deki hukuk sistemi tarafından nasıl tanınacağı konusunda belirsizlikler ortaya çıkabilir. Bu, mevcut Borçlar Kanunu’nun Web3 ekosisteminde yeterince etkili olamayacağı anlamına gelir.

Yani aslında mevcut hukuk ve otonom hukuk karşılıklı olarak uygulama alanları dolayısıyla birbirinden farklı ihtiyaçlara cevaz verir. Bu da her iki “Hukukun” ayrışması gerektiği sonucunu doğurur. Çünkü günlük hayatımızı etkileyen hukukun bir paradoksa dönüşmesini istemeyiz.  Mevcut hukuk kurallar bütünü olarak yetersiz kalırken, otonom hukuk insani değişkenleri ele almaz. O halde borçlar hukuku çerçevesinde otonom hukukun kurallarını uygulamamız beklenemeyeceği gibi, mevcut hukukun tanıma alanlarına dahil olmadığı için web3 habitatında mevcut hukuku da uygulayamayabiliriz.

 

Pozitif Hukuk ve İdeal Hukuk Perspektifleri

Merkeziyetsiz adalet, hukuk felsefesi açısından da önemli bir tartışma alanı açıyor. Pozitif hukuk, hukukun toplumda var olan kurallar ve yasalar bütünü olduğunu savunurken, ideal hukuk bu kuralların adil ve ahlaki temellere dayanması gerektiğini öne sürer. Web3 ekosisteminde geliştirilen otonom hukuk sistemleri, pozitif hukuka uygun olabilir; çünkü belirli kurallara ve kodlanmış sözleşmelere dayalıdır. Ancak, bu kuralların ideal hukukun gerektirdiği ahlaki temelleri ne ölçüde sağlayacağı tartışmalıdır. Otonom bir hukuk sisteminde, akıllı sözleşmelerle belirlenen kurallar mutlak olarak uygulanır ve bu kurallar pozitif hukuk çerçevesinde geçerli olabilir. Ancak, bu kuralların her durumda adil olup olmayacağı, ideal hukuk açısından sorgulanabilir. Örneğin, bir borç verme platformunda, borç alan kişinin beklenmedik bir durumla karşılaşması ve ödeme yapamaması durumunda, akıllı sözleşme otomatik olarak cezai yaptırımları devreye sokabilir. Bu, pozitif hukuk açısından geçerli olabilir, ancak ideal hukuk açısından adil olmayabilir. Aslında bütün tartışma konusu hukuk felsefesinin bu alanından doğmaktadır.

Sonuç olarak Web3, merkeziyetsizlik ilkesi üzerine inşa edilmiş bir ekosistem olarak, otonom hukuk sistemlerinin potansiyelini ortaya koyuyor. Bu tür sistemler, hızlı, şeffaf ve düşük maliyetli çözümler sunabilir. Ancak, bu sistemlerin insani yargı unsurlarını nasıl ele alacağı, mevcut hukukun bu alanlara uygulanabilirliğinin sınırlı olması, pozitif ve ideal hukuk arasındaki dengeyi nasıl kuracağı ve kararların nasıl icra edileceği, Web3’ün geleceğini şekillendirecek en önemli faktörler arasında yer alıyor. Otonom hukukun uygulanmadığı durumlarda, mevcut hukuk sistemlerinin Web3’ün getirdiği yeniliklere uyum sağlamakta yetersiz kalabileceği, aynı şekilde otonom hukukun mevcut hukuk kuralları kapsamında uygulanamazlığı yönünden oluşacak paradoks göz önünde bulundurulmalıdır.

Merkeziyetsiz yapılar, Web3’ün sunduğu yeniliklerle birlikte, hukuk sistemlerini de dönüştürebilir. Bu sebeple Web3’ün hukuk yaratma ihtiyacı doğaldır. Web3’ün geleceği, teknolojinin sınırlarını zorlamaya ve adaletin merkeziyetsiz bir şekilde sağlanmasına yönelik yenilikçi çözümlerin ne kadar başarılı olacağına bağlı olacaktır.