Pratik İşlem Ödeme ve Elektronik Para A.Ş. Project Manager Murat Akköse, Fintechtime Aralık sayısı için yazdı “Cebinizdeki Cüzdan Artık Parmağınızda: Giyilebilir Ödeme Teknolojilerinde Yeni Dönem”.
“Giyilebilir fintech çözümleri, sadece bir teknolojik yenilik değil, aynı zamanda yaşam tarzımızı değiştiren bir dönüşümün parçası. Bu makalemde giyilebilir teknolojilerde yaşanan son dönem gelişmeleri sizlerle paylaşıyorum.”
“Cebinizdeki Cüzdan Artık Parmağınızda: Giyilebilir Ödeme Teknolojilerinde Yeni Dönem”
İnsanoğlunun teknoloji ile olan macerası her geçen gün daha da ilginç bir hal alıyor. Daha düne kadar cüzdanlarımızda taşıdığımız kredi kartları bize müthiş bir özgürlük gibi geliyordu. Sonra telefonlarımız cüzdanlarımızın yerini aldı. Şimdilerde ise teknoloji, bedenimizin bir parçası haline gelmeye başladı. Giyilebilir ödeme teknolojileri, tam da bu noktada finansal dünyanın en heyecan verici gelişmelerinden biri olarak karşımıza çıkıyor.
Bu yolculuk aslında Apple Watch’un 2014 yılında piyasaya sürülmesiyle ciddi bir ivme kazandı. Apple Pay entegrasyonuyla birlikte, saatlerimizin sadece zamanı göstermekten çok daha fazlasını yapabileceğini keşfettik. Ancak asıl devrim, son birkaç yılda yaşanıyor. Artık parmağımıza taktığımız şık bir yüzük veya bileğimizdeki zarif bir bileklik, tüm finansal işlemlerimizi gerçekleştirebiliyor.
McLear’ın geliştirdiği Ring, bu alandaki en etkileyici örneklerden biri. Minimalist tasarımıyla dikkat çeken bu akıllı yüzük, içerdiği ileri teknoloji sayesinde günlük hayatımızı kolaylaştırıyor. Düşünsenize, sabah koşunuza çıktınız ve yanınızda hiçbir şey yok. Koşu sonrası bir kahve almak istediğinizde tek yapmanız gereken, parmağınızdaki yüzüğü POS cihazına yaklaştırmak. Bu kadar basit.
Ancak her yeni teknolojide olduğu gibi, giyilebilir ödeme çözümlerinde de güvenlik endişeleri ön plana çıkıyor. Sektör bu endişeleri gidermek için ciddi yatırımlar yapıyor. Örneğin, Token Ring’in geliştirdiği biyometrik doğrulama sistemi, cihazın sadece sizin tarafınızdan kullanılabilmesini sağlıyor. Her ödeme işleminde kullanılan tokenizasyon teknolojisi ise kart bilgilerinizi güvende tutuyor. Yani yüzüğünüz kaybolsa bile, finansal bilgileriniz risk altında değil.
Türkiye’de de bu alanda önemli gelişmeler yaşanıyor. Garanti BBVA’nın Bonus Fist bilekliği, lansmanından bu yana ciddi bir kullanıcı kitlesine ulaştı. İş Bankası’nın MaxiPay Watch uygulaması ise akıllı saatleri birer ödeme aracına dönüştürüyor. Türk tüketicisinin yeni teknolojilere olan ilgisi, bu alandaki gelişmeleri hızlandırıyor.
Z kuşağının finansal alışkanlıkları, bankacılık sektöründe adeta bir paradigma değişimine yol açıyor. Bu dijital yerlilerin para ile olan ilişkisi, ebeveynlerinden tamamen farklı. Onlar için para, fiziksel bir varlıktan çok, dijital bir kavram. Cüzdanlarında nakit taşımak bir yana, fiziksel kartları bile gereksiz bir yük olarak görüyorlar.
Deloitte’un son araştırması, Z kuşağının %85’inin geleneksel bankacılık yöntemlerini “modası geçmiş” ve “hantal” bulduğunu ortaya koyuyor. Bu kuşak için finansal işlemler, Instagram’da story paylaşmak kadar hızlı ve sorunsuz olmalı. Tam da bu noktada giyilebilir ödeme teknolojileri devreye giriyor. Yapılan araştırmalar, 18-25 yaş arası kullanıcıların %70’inin giyilebilir ödeme teknolojilerini denemeye açık olduğunu gösteriyor. Daha da çarpıcı olan, bu grubun %45’inin halihazırda en az bir giyilebilir ödeme cihazı kullanıyor olması.
Z kuşağının bu teknolojilere olan ilgisinin altında yatan başka bir faktör de sosyal medya etkisi. Özellikle TikTok ve Instagram’da viral olan “fintech hacks” videoları, yeni finansal teknolojilerin hızla yayılmasını sağlıyor. Örneğin, akıllı yüzüklerle yapılan ödemeleri gösteren bir video, ortalama 2 milyon görüntülenmeye ulaşabiliyor. Bu da “cool” faktörünün ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Ayrıca bu kuşak, finansal kararlarında sürdürülebilirlik ve çevre faktörlerini de göz önünde bulunduruyor. Plastik kartların çevreye verdiği zarar konusunda endişeli olan Z kuşağı üyeleri, dijital ve giyilebilir alternatifleri daha çevre dostu buluyor. McKinsey’nin raporuna göre, Z kuşağının %62’si sürdürülebilir finansal çözümleri tercih ediyor ve bu oran her geçen yıl artıyor.
Peki ya gelecek? Önümüzdeki dönemde çok daha heyecan verici gelişmeler bizi bekliyor. Araştırmacılar şu anda e-dövmeler üzerinde çalışıyor. Bu teknoloji hayata geçtiğinde, geçici bir dövme gibi cildimize uygulanan bir çip, tüm finansal işlemlerimizi gerçekleştirebilecek. Akıllı kumaşlar ise kıyafetlerimizi birer ödeme terminaline dönüştürecek.
MIT Media Lab’in son araştırmaları, yapay zekâ destekli giyilebilir cihazların çok daha sofistike hale geleceğini gösteriyor. Örneğin, giyilebilir cihazınız harcama alışkanlıklarınızı analiz ederek size kişiselleştirilmiş finansal tavsiyelerde bulunabilecek. Sabah kahvenizi aldığınızda “Bu ay kahve harcamalarınız bütçenizin %15 üzerinde” diye nazikçe uyarabilecek, ya da maaş gününüz yaklaştığında otomatik olarak fatura ödemelerinizi optimize edebilecek.
Biyometrik tanıma sistemleri de yeni bir boyut kazanacak. Gartner’ın öngörülerine göre, 2026 yılına kadar kalp ritmi, yürüyüş şekli ve ses analizi gibi biyometrik verileri kullanan çok katmanlı kimlik doğrulama sistemleri standart hale gelecek. Bu sayede güvenlik için pin kodu ya da parmak izi gibi ek doğrulamalara bile gerek kalmayacak – cihazınız sizi “siz” olduğunuz için tanıyacak.
Belki de en çarpıcı gelişmelerden biri, artırılmış gerçeklik (AR) teknolojisiyle entegre ödeme sistemleri olacak. Akıllı gözlüklerinizle bir ürüne baktığınızda fiyat karşılaştırması yapabilecek, geçmiş alışveriş verilerinize göre kişiselleştirilmiş indirimler görebilecek ve göz hareketlerinizle ödeme onayı verebileceksiniz. Google ve Apple’ın bu alanda yaptığı patentli çalışmalar, bu teknolojinin sandığımızdan daha yakın olduğunu gösteriyor.
Bu gelişmelerin yanı sıra, kuantum hesaplama teknolojilerinin de fintech dünyasına entegre olması bekleniyor. Bu, sadece güvenliği artırmakla kalmayacak, aynı zamanda işlem hızlarını da şimdikinin milyonlarca katına çıkaracak. Quantum Economic Development Consortium’un (QED-C) raporuna göre, önümüzdeki 5 yıl içinde ilk kuantum-güvenli giyilebilir ödeme cihazlarını görmemiz mümkün.
Tüm bu gelişmeler, finansal teknolojilerin insanla olan etkileşimini tamamen yeni bir boyuta taşıyor. Artık teknoloji, hayatımızın değil, adeta bedenimizin bir parçası haline geliyor. Bu dönüşüm sadece finansal işlemleri kolaylaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda para kavramımızı da değiştiriyor.
Ancak bu hızlı değişim, beraberinde bazı soruları da getiriyor. Örneğin, bu kadar kişiselleşmiş finansal verinin güvenliği nasıl sağlanacak? Ya da bu teknolojiler toplumun her kesimine eşit şekilde ulaşabilecek mi? Regülasyonlar bu hızlı değişime ayak uydurabilecek mi?
Bu soruların cevapları, önümüzdeki dönemde sektörün gelişimini belirleyecek. Şu an için kesin olan bir şey var ki, giyilebilir ödeme teknolojileri artık bir lüks değil, yakın geleceğin standardı haline geliyor. Bu değişime hazır olmak hem finansal kurumlar hem de kullanıcılar için kritik önem taşıyor.
Sonuç olarak, giyilebilir fintech çözümleri, sadece bir teknolojik yenilik değil, aynı zamanda yaşam tarzımızı değiştiren bir dönüşümün parçası. Bu dönüşümü anlamak ve ona adapte olmak, dijital çağda finansal özgürlüğümüzün anahtarı olacak.