EY Türkiye Finansal Hizmetler Sektör Lideri ve Vergi Bölümü Şirket Ortağı Levent Atakan ile gerçekleştirdiğimiz röportaj Fintechtime Mayıs sayısında yer aldı.

Financial Times tarafından yapılan habere göre Türkiye, 2028 yılında dünyanın en büyük 9. ekonomisi olabilir. Financial Times’ın öngörüsü ile ilgili olarak, ülkemizin önde gelen ekonomistleri ve sektör liderlerinin katılımıyla gerçekleşen özel bir dosya konusu hazırladık. 

 

Türkiye, 2028 yılında dünyanın en büyük 9. ekonomisi olabilir mi?

 

 

EY Türkiye Finansal Hizmetler Sektör Lideri ve Vergi Bölümü Şirket Ortağı Levent Atakan’ın dosya konusu hakkında görüşlerini aşağıda bulabilirsiniz. 

 

Çok kritik bir eşikte olduğumuzu ve bu alanda alınan doğru aksiyonlarla büyümeyi destekleyen sağlam bir ekonomik yapıya geçilebileceğini düşünüyorum!

 

  • Financial Times tarafından öne sürülen iddiaya göre Türkiye, 2028 yılında dünyanın en büyük 9. ekonomisi olabilir. Bu öngörüyle ilgili, Türkiye’nin mevcut ekonomik durumu ve bu hedefe ulaşmak için sahip olduğu potansiyel fırsatlar ile karşılaşabileceği zorlukları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şubat 2024 tarihli IMF raporu esas alındığında, Türkiye şu anda 17’nci sırada. Aslında bu konuda biraz uzun bir yol var diyebiliriz. Her ülkenin kendi dinamikleri olduğu dikkate alındığında, büyüme için önemli fırsatların beşerî sermaye, nüfus artışı ve coğrafi avantajlar olduğunu söylemek yanlış olmaz. Özellikle işsizliğin ve enflasyonun çözülmesi gereken zorluklar olduğunu görüyorum.

 

  • Ülkenin şu anki ekonomik durumunu göz önünde bulundurarak, Türkiye’nin dünya ekonomisindeki mevcut konumunu ve bu konumun önümüzdeki yıllarda nasıl evrilebileceğini düşünüyorsunuz? Bu bağlamda, Türkiye’nin küresel ekonomik dinamikler içinde sahip olduğu avantajlar neler? Bu faktörler Türkiye’nin daha rekabetçi bir rol üstlenmesini nasıl etkileyebilir?

Şu anda çok kritik bir eşikte olduğumuzu ve bu alanda alınan doğru aksiyonlarla büyümeyi destekleyen sağlam bir ekonomik yapıya geçilebileceğini düşünüyorum. Aksi durumda ilk 20 arasında olmaktan ziyade düşme riski olabilir. Sermaye birikiminin, özellikle finansal varlıklara yönlendirilmiş tasarrufların artmasının ve elimizdeki yüksek beşerî sermayenin efektif kullanılmasının büyümede ana etkenler olabileceğini düşünüyorum. Ayrıca Avrupa pazarına yakınlığımızın ve nüfusumuzun da bize artı değerler kattığını söyleyebiliriz.

 

  • Türkiye’nin coğrafi konumu, genç nüfusu ve gelişen sektörler gibi öne çıkan avantajları düşünüldüğünde, bu özelliklerin dünya ekonomisindeki yerini ve Türkiye’nin küresel ekonomik sistem içerisinde nasıl bir konumlandırma hedeflemesi gerektiğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu hedeflere ulaşma yolunda tavsiye ettiğiniz stratejiler nelerdir?

Genç nüfus, Avrupa pazarına yakınlık çok önemli kriterler ancak potansiyelin hayata geçirilmesi de oldukça önemli. Yatırıma yönlendirilebilecek tasarrufların artması, makro ekonomik göstergelerin (enflasyon gibi) kontrol edilebilir olması ve kaynakların efektif kullanılması başarıya giden yoldaki formül gibi görünüyor.

 

  • 2028 yılına kadar dünyanın en büyük 9. ekonomisi olma yolunda, Türkiye’nin özellikle ekonomik büyüme, ihracat kapasitesi ve yabancı yatırım akışı gibi kritik alanlarda atması gereken adımlar neler olabilir?

İhracat pazarındaki katma değer yaratan ürünler ile rekabet avantajı sağlamak en önemli kriter. Aynı zamanda ihracat alanında uzmanlaşma, kalite artışı ve markalaşma da aynı derecede önemli. Buna ek olarak, turizm büyük bir değer olduğundan bu sektördeki potansiyelin doğru değerlendirilmesi de bir o kadar önemli. Yabancı yatırımcı için ise sürdürebilirlik yatırım açısından en önemli kriter. Bunu insan kaynağından, hukuki güvenceye ve vergilerin değişimine kadar birçok alanda değerlendirmek gerek. Yabancı yatırım için yatırımcıya en az 4-5 yıllık değişmeyen planlar sunmak en doğru yöntem.

 

  • 2028 yılında dünyanın en büyük 9. ekonomisi olma vizyonu çerçevesinde, Türkiye’nin ekonomik yapılanması ve gelecek projeksiyonları dikkate alındığında, bu hedefe ulaşmak için ekonomik politikaların ve yapısal reformların nasıl bir rol oynamasını beklemeliyiz? 

Enflasyonun kontrol altına alınması, bundan sonra faizlerin yatırım yapılabilecek seviye getirilmesi, bu yolla yatırımın ve buna bağlı olarak da istihdamın artışıyla ekonomik büyümenin sağlanması uygulayacağımız formül olarak görünüyor. Yapısal reformların amacı yabancı ve yerli yatırımcıya ekonomik, hukuki hatta insan kaynağı açısından öngörülebilir ve sürdürülebilir yatırım ortamı sağlamak olmalı.